29 Mart 2012 Perşembe

Çocuğuna sizin adınızı vermek isteyen var mı?



Bir eğitim seminerinde işimi tarif ederken kendimi şöyle derken buldum: Sizlerin iş yaptığınız kişiler ve iş arkadaşlarınız her sabah sizi gelip öpüyor mu? Bacaklarınıza sarılıp günaydın çığlıkları atıyorlar mı? İşte benimkiler bunları yapıyorlar.

Her sabah okula gelince üzerimi bile çıkarmadan sınıflara giriyor ve çocuklarımla günaydınlaşıyoruz. Aramızda inanılmaz keyifli bir yakınlık var, oğlum burada iken bana ANNE, yeğenim buradayken HALA, öbür yeğenim buradayken TEYZE dediler. Şimdi de bir kısmı Dilek Hanım (ismimi Hanım zanneden var) bir kısmı Dilek, bir kısmı Dilek Teyze, bir kısmıda Dilek Öğretmen diyor. Çocuklar bana ne demek isterseniz diyebilirsiniz diyorum, herkes kafasına göre bir hitap şekli tutturuyor. Geçen gün çocuklardan birinin Pembe'nin doğum gününü kutlarken, pek bir bilmiş cadı arkadaşının annesine anlatıyor' Ben büyüyünce anne olacağın çocuğumun adınıda Dilek koyacağım'  Bunu duyunca pek bir hoşuma gitti  (toruna ismini vermek böyle bir his herhalde) düşündüm işimi bir daha tarif ederken şöyle diyebilirim: Sizlerin iş yaptığınız kişiler ve iş arkadaşlarınız her sabah sizi gelip öpüyur mu? Bacaklarınıza sarılıp günaydın çığlıkları atıyorlar mı? ya da  çocuğuna sizin adınızı vermek isteyen var mı?

27 Mart 2012 Salı

Z kuşağı çocuğum var



HP, Microsoft, Kariyet.net, Bilge Adam, Koçluk Platformu Derneğinin ve en önemlisi Düşer Akademisinin ortak yürüttüğü projede gönüllü koçluk yapıyorum. Ege ile orada yaşadığım bazı deneyimleri paylaşıyorum. Benim güzel gözlü iyi yürekli oğlum,
-Anne sorarmısın çocuklar gönüllü olarak neler yapabilirlermiş?
-Tabi ki oğlum sorarım.
Acaba konuştuklarımızdan etkilendimi diye düşünüp bunun üzerinde fazla durmadım ama bu hafta
-Anneeee hala sormadın mı? deyince olayın ciddiyetini kavradığını anladım. Hatta eğer parasal yardım kabul edilirse harçlıklarından verebileceğini ve yazın İlknur teyzesinin yanında çalışıp aldığı maaşı bağışlayabileceğini anlattı. Ama diyor kesinlikle benim paramdan vermeni istiyorum , senin parandan değil.
 Z kuşağı denilen bu nesil gerçekten herşeye karşı daha duyarlı, daha sevecen, daha sevgi dolu, daha zeki ve hayatı farklıda okuyabiliyor. Bizlerden bir kaç adım önde gidiyorlar.


Not: duslerakademisi.org

26 Mart 2012 Pazartesi

nefes

Nefes çalışmaları? püffff zaten nefes almıyormuyuz? alıyoruz almasınada doğru nefes tekniklerini öğrenince hayat akışımın değiştiğinin farkına vardım. Yaklaşık 3 aydır Durusu Asya ile  nefes teknikleri, uygulamaları, terapileri, meditasyonu çalışmalarına katıldım. Bizimkisi kapalı bir grup olup 3-5 arkadaşın aldığı çalışmalardı. Ben ve arkadaşlarım bu farkındalığa varınca doğru nefesin önemini bir kere daha anladık. Teşekkürler, Durusu Asya ...
Doğru nefes almanın en önemli iki faydası,
-Hem iç organlarımızın hem dış organlarımızın ihtiyacı olan oksijenin en sağlıklı yöntemle alınması,
-Doğru nefes alma teknikleri ile bedeninizde birikeb atık ve toksinlerin en sağlıklı şekilde atılmasını sağlar Not: burası alıntıdır)

mavi ile pembe

Bütük aşk yaşayan fındık kurdu mavi ile pembe

23 Mart 2012 Cuma

Evli, mutlu, çocuklu ve kilolu

Hayatımın hiç bir döneminde çıtı pıtı ayyy!!! çok zayıf dediklerinden olmadım. En iyi geldiğim nokta boy kilo oranında 15 kilo azlığıydı. Tabi ki hamile kalınca (Dünya'da tek hamile bendim ya) yedikçe yedim, psikolojik olarakta olsa kapılardan geçemiyeceğimi sanmaya başladım. 9 aylık hamilelik boyunca 30 kusur (kusurat bende saklı) kilo almıştım. Evli, mutlu, çocuklu ve kiloluydum. Kilolarımın büyük bir kısmı ben anlamadan kendiliğinden gitmişti ama üzerime blok halinde kalan bayağı bir kilomda vardı. Hayatı boyunca diyet yapamamış ya da yapmamış biri olarak yaş ilerlemeye vücudum nutellaları yakmamaya başlayınca soluğu beslenme uzmanında aldım.
Beslenme Uzmanı bana oldukça rahat bir liste verdi. İlk iki hafta diyet listesine neredeyse birebir uydum ve oldukça iyi kilo verdim. Artık özgüvenim tavan yapmış ben çok rahat kilo verebiliyorum havasına girince ikinci görüşmede kilo veremediğim hatta 500 gr aldığım anlaşıldı. Bu bana ders oldu olmasınada artık listeye uymak gün geçtikçe zorlaşmaya başladı. Her gün yemek organizasyonu beni yormaya başlasada azimliyim uzun vadede kilolarımdan kurtulacağım. Evli, mutlu, çocuklu ve formda olacağım...

22 Mart 2012 Perşembe

Karşıyım karşı her şeye karşı

Artık her 23. Nisan yaklaştıkça Ege'nin iflah olmayan ruhu isyana başlıyor. 23. Nisan Çocuk Bayramıymış, neden bayramda çocuklar aileleri eğlendirmek için gösteri yapıyormuş, madem gösteri olacaksa bunu büyükler yapmalıymış... neyse en son tamam gösteriyi yapmaya ikna oldu ama bari aileler bir sürpriz parti hazırlasınlarmış...

16 Mart 2012 Cuma

Dünya'nın Sonu



Dünya'nın en zeki adamlarından biri sayılan Stephen Hawking yeni gezegenler keşfetmemizi yoksa Dünya'nın 1000 yıl sonra yok olacağını öngörmüş. Aldı beni bir telaş 1000 yıl dediğin nedir ki? İnsanoğlu madem yolun sonuna geldi hala bu sömürü nedir? hala birbirimizi yemek nedendir? hala doğanın yok etme telaşı nedendir? anlamadım.
Ege ile bu konu üzerine konuşurken zaten ben hiç evlenmiyeceğim diyen oğlum kendine bir neden daha buldu. Daha önceki nedeni evlenirse, çocuğu olursa ben torunu ondan fazla seversem? ya da evlenince bizden ayrı yaşayacak (18 yaşına gelince kendini evden zor atar ama neyse) derdi. Şimdi yeni nedenide evlenince çocuğu olurmuş sonra onun çocuğununda çocuğu olurmuş böyle sürer gidermiş maden 1000 yıl sonra dünya yok olacak neden evleneyimde çocuğum olsun diyor. !!!!!!!!!!! doğru söze ne denir diyorum.)))))))))

12 Mart 2012 Pazartesi

Deniz Yıldızı Hikayesi

Yıllar önce Funda anlatmıştı deniz yıldızı hikayesini, Düşler Akademisinin logosunda görünce aklıma geldi. Belki de bu hikayeden esinlenerek yapılmıştır logosu.
Şair ve bilim adamı Loren Eiseley, bir gün sahilde yürüyüş yapıyordu. Uzakta dans eder gibi hareketler yapan bir genç dikkatini çekti. Merak edip hızlı hızlı yürüdü. Yaklaşınca bir gemcin yerden bir şey alıp denize attığını, sonra bir kaç adım koşup aynı hareketi sürekli tekrarladığını gördü. Biraz daha yaklaşınca gemci selamladı ve aralarında şu konuşma geçti.
- Ne yapıyorsun böyle?
-Okyanusa denizyıldızı atıyorum.
-Deniz yıldızı mı?
-Evet Güneş yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları hemen suya atmazsam az sonra ölecekler.
-Ama görmüyormusun ki, kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya denizyıldızı ile dolu, ne fark edecek?
-Bakın, Onun için fark etti!!!!
Düşler Akademiside bence aynı bu genç adam gibi, Türkiye nüfusunun '13'ünün engelli olduğu hesaplanırsa..
Düşler Akademisi bir sosyal sorumluluk projesi, engelli ve sosyal dezavantajlı gençlere ücretsiz olarak kültür ve sanat eğitimlerinin verildiği alternatif sanat akademisi. Müthiş insanların çalıştığı, gönül verdiği bir yer.
Hp Türkiye, Kariyet.net, Bilge Adam,Microsoft,  Alternatif Yaşam Derneği, Koçluk Platformu'nda içinde bulunduğu bir proje başlatmışlar. Farklı engel gruplarından bireylerin özel sektörün ihtiyaç duyduğu alanlarda eğitim almalarını, kendilerini geliştirmelerini ve istihdam edebilmelerini hedeflemektedir.
Koçluk Platformunun bir üyesi olarak bizde gençlere gönüllü koçluk hizmeti vereceğiz. Bu proje beni çok heyecanlandırdı, karnıma kramplar girmeye başladı. Geçtiğimiz hafta sonu engellilere doğru yaklaşım ile ilgili bizi eğitime aldılar. Duyma engelli müthiş bir genç deneyimlerini anlattı, görme engelli bir bey deneyimlerini bize aktardı. Mina, bizlerle Alternatif Yaşam Derneğini, Düşler Akademisini ve yaşadıklarını paylaştı. Artık canlandırmaya gelmişti, gözler bağlandı ve sıraya  dizildik. 6'şar gruplar halinde bölündük, arkadaşımızın omzuna bir elimizi koyup merdivenlerden inmeye başladık. İşte orada tanımadığın bir ortamda merdivenlerden aşağıya gözlerin kapalı inmek için arkadaşına güvenmekten onun yönlendirmesini dinlemekten başka çaren yok. Yine başka bir odaya aldılar önümüze kutular koyup içindekileri gruplayın dediler. Her kafadan bir ses çıkıyor, gerçi biz çok hızlı koordine olduk.Başka bir odada gözlerimiz yine bağlı yere bırakılan bir iple  dört kişinin kare oluşturulması istendi. Müthiş deneyimler yaşadık. Bizlerle paylaşımlarından, yaşadığımız canlandırmalardan ve deneyimler için sonsuz teşekkür ile oradan ayrıldık.
Buraya gönül vermiş çalışanlarına, gönüllülerine, binayı verenlere, benim de onlarla tanışmama vesile olan derneğime, bu güzel insanlara bir vatandaş olarak sonsuz minnet duygusu ile oradan ayrılıyorum.
Not: Gönüllü kabul ediliyor, zaman yaratıp mutlaka görmenizi ve tanışmanızı oradaki hikayeleri dinlemenizi, her odadan gelen müzik ritimlerini dinlemenizi tavsiye ederim. Anlatmakla olmuyor yaşamak lazım.



7 Mart 2012 Çarşamba

Hayvanlar Okulu

Stephen R.Covey'in Etkili İnsanların 7 alışkanlığı kitabında,eğitimci  Dr. R.H.Reeves'in yazdığı bir masaldan alıntıyı paylaşmış ben de yorumsuz ibaresiyle paylaşmak istiyorum.
'Hayvanlar vaktiyle 'Yeni Dünya'nın sorunlarını çözmek için kahramanca bir şeyler yapmaları gerektiğine karar vererek, bir okul açmışlar. Koşmak, tırmanmak, yüzmek ve uçmaktan oluşan bir etkinlik programı hazırlamışlar. Yönetimi kolaylaştırmak için de, bütün hayvanlar bütün derslere katılıyormuş.
Ördek, yüzmede çok ustaymış, hatta öğretmeninden de usta. Uçma dersinde de çok iyi notlar almış ama koşmada çok beceriksizmiş. Koşmadan düşük not aldığı için, yüzmeyi bırakması ve derslerden sonra okulda kalıp koşma alıştırmaları yapması gerekiyormuş. Bunu perdeli ayakları fena halde yıpranıncaya kadar yapmış. Üstelik yüzmede ancak orta not alabilmiş. Ama okulda orta notlar kabul gördüğünden, duruma kendisinden başka üzülen olmamış.
Tavşan, koşma dersinde ilk başlarda sınıf birincsiymiş, ama yüzmede durumunu telafi etmesi için çok çalışması gerektiğinden bunalım geçirmiş.
Sincap, tırmanmada harikaymış, ama uçma dersinde öğretmeni onu ağaç tepesinden aşağı değil de, yerden yukarı uçmaya zorlayınca hüsrana uğramış. Ayrıca kendisini aşırı zorladığı için kaslarına kramp girmeye başlamış ve tırmanmakta 'C'  koşmada 'D' almış.
Kartal, sorunlu bir çocukmuş ve sert bir biçimde disipline sokulması gerekiyormuş. Tırmanma dersinde diğer öğrencilerin hepsinden önce ağacın tepesine varıyormuş, ama bunu ille de kendi yöntemiyle yapmak istiyormuş.
Yıl sonunda, son derece iyi yüzen, ayrıca koşabilen, tırmanabilen, biraz da uçabilen anormal bir yılan balığı, en yüksek not ortalamasını tutturmuş ve mezuniyet günü birince olarak veda konuşmasını yapmış.
Çayır köpekleri, okul yönetimi programa yer kazma ve tünel açmayı almadığı için, ne okula gitmişler ne de vergi ödemeyi kabul etmişler. Çocuklarını porsuğun yanına çırak olarak vermişler. Daha sonra da yer sincapları ve dağ sıçanlarıyla birleşerek başarılı bir özel okul açmışlar. '

6 Mart 2012 Salı

Oyuncakların İstilası

Ege'nin oyuncakları  önlenemez bir vaziyette evimizi istila ettiler. Oğlum büyüdükçe oyuncak sayısı azalacağına artıyormu ne? Ben ki oğlunu sık sık oyuncakçıya götürüp bazen boş olarak bazende bir oyuncak alarak çıkmış anneyim, her serefinde oyuncak alanların evleri ne durumdadır acaba. Ege'yi ufaklığında oyuncakçıya götürdüğüm zaman şöyle bir yol izlerdim.
Dilek: Ege'ciğim oyuncakçıda bir sürü ve güzel oyuncak var ama biz bunlardan sadece bir tanesini alabiliriz.
Ege: Neden anne;?
Dilek: Eğer biz çok oyuncak alırsak bizden sonra gelen çocuklara oyuncak kalmaz ve üzülebilirler. Düşünsene bizden önce gelen çocuklar hepsini alsaydı biz hiç oyuncak bulamasaydık ne kadar üzülürdün.
Bu açıklama hem çocuğu tatmin ediyor hem de empatide bulunmasını sağlıyor. Bir diğer yöntemimde oyuncakçıda uzun zaman geçirip bir daha geldiğimizde almak üzere karar vermekti. Zaten tatmin olup çıkıyorduk. Ama ben çok oyuncak almasamda bol kısmetli oğluma sürekli hediye geldi ve gelmeye devam ediyor...

1 Mart 2012 Perşembe

İmkansız diye bir şey yoktur

Oğluma imkansız diye bir şeyin olmadığı eğer istenirsen her şeyin mümkün olabileceğini sık sık vurgularım. Bunu örneklendirmek içinde fırsat kollarım. Geçen akşam Fenerbahçe basket maçında son saniyede alınan beraberlik ve uzatma ile gelen galibiyet ile 'asla vazgeçme, inandığın şeye asıl' vurgusunu yineledim. Ama bende zaman zaman karamsarlığa kapıldığım, yeter artık diretme dediğim oluyor.
Geçen haftalarda koçlar için hazırlanan bir eğitim seminerindeydim. İlk defa arkadaşlarımdan adını duyduğum Avusturalya'lı Nick Vujicic adeta beni büyüledi. Nick doğuştan kolsuz ve bacaksız doğmuştu buna rağmen yüzebiliyor, golf oynayabiliyor, sörf yapabiliyor ve mutluydu. Kişisel gelişim semineleri veren Nick bence bir çok insan için bir ilhan kaynağı...
Geçen akşam oğluma Nick'in internetten bulduğum  videolarını gösterdiğimde çok şaşırdı ve hayrete düştü işte dedim önemli olan insanın kendine inanması ve elinden gelenin en iyisi için uğraşması...