28 Aralık 2011 Çarşamba

Bir İstanbul Masalı

Ege'nin bu seneki ödevlerinden biri İSTANBUL. Bir dosya oluşturulacak ve İstanbul'da şimdiye kadar gittikleri, gezdikleri yerlerin biletleri ve resimleri olacak. Sınıf annemiz arkadaşım Didem, eşim Güneş'e (kendisi arkeolog olup profesyonel turist rehberidir) sınıfla beraber bir İstanbul turu teklif etti. Güneş bu teklife sıcak bakarken bu iş çocuklarla nasıl olacak diye de düşünmeye başladı.
 İstanbul gündeme gelince 2010 Agustos'unda Güneş, Ege ve benim yaptığımız tur geldi aklıma. Sultanahmet'te başlayan turumuz yine Sultanahmet'te son bulmuştu, bu arada biz Sultanahmet Cami, Yerebatan Sarnıçı, Topkapı Saray'ını dolaşmıştık. Ege'nin bütün bu yerlerden en çok etkilendiği yer Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Bölümü olduştu. İçeriye girince hafızların hatim okumaları, büyük kılıçlar, dualar çok dikkatini çekmişti.Saraydan artık çıkarken bitkin düşmüştük, bir yandan da oğlumun sonsuza kadar sürecek sorularına cevap veriyorduk.
Ege: Anne pengamber (peygamber değil ama) , pengamber olmak için ne yapmıştır?
Dilek: Ihhhh...Zannediyorum peygamber olarak doğulur.
Ege:Peki ben pengamber olabilirmiyim?
Dilek: Bizim inancımıza göre peygamberlik bitti oğlum.
Ege: Nereden biliyorsun anne belki ben büyüyünce pengamber olacağım.
Çocuğun kariyer planlamasını bozmak istemiyorum ama ortada bir gerçek var. Ben peygamber olmak istiyorum bunun için başvuru yapayım diyemezsinki.
Bu sohbet yaklaşık bir saat sürdü kadınların neden peygamber olmadığından tutunda, kılıçların ağırlığına kadar , tabi ki  söyleyecek çok sözüm yoktu ama elimden geldiğince bizim sorgucuyu yanıtlamaya çalıştım.
Didem'in Sultanahmet  teklifinden sonra bu yaşadığımız aklıma geldi ve şimdi 17 çocukla 'yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın teminatıdır' diyerek,  neler yaşayacağımızı kestirmeye çalışıyorum.

2 yorum: